Hak haberciliği alanında çalışan bir gazeteci, sadece Türkiye’deki değil, dünyadaki haklara dair anlaşmalar, mahkemeler ve bu konuda çalışan uluslararası kurumlardan haberdar olmalı. Bunlardan en önemlileri şöyle:
> İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi/Bildirgesi: Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 10 Aralık 1948’de bildirgeyi kabul etti. Bildiri, en temel ve evrensel insan haklarını içeriyor:
“Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır. Hiç kimse kölelik altında tutulamaz. Hiç kimseye işkence yapılamaz; zalimce, insanlık dışı, onur kırıcı ceza verilemez veya davranışta bulunulamaz…”
Geçen yıllarda üzerine çok fazla uluslararası anlaşma konmuş olsa da halen tüm dünyada temel hak ve özgürlüklerin kapsandığı metindir.
> AİHS/AİHM: Türkiye’de en çok bahsi geçen ve gazetecileri ilgilendiren uluslararası anlaşmaların başında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) gelir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) dayandığı kurallar bütünü olan Sözleşme, Türkiye için bağlayıcıdır ve en basit tabirle, temel insan hak ve özgürlüklerini düzenler.
İnsan Hakları Bildirgesi’ndeki hakların güvence altına alınmasının ardından Avrupa Konseyi üyelerinin üzerinde anlaştıkları sözleşmedir. Yaşam hakkı başta olmak üzere 13 maddedeki hak ve özgürlüklerin ihlali durumunda, Türkiye’nin tanıdığı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (iç hukuk yollarının tüketilmesinin ardından) başvuru yapılabilir.
AİHM’e 2020’de en çok başvuru Rusya ve Türkiye’den yapıldı. Son açıklanan 2020 istatistiklerine göre, Türkiye ile ilgili davalarda en çok ifade özgürlüğü ile ilgili maddelerden mahkûmiyet kararı verildi.
> Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM): Devlet yetkililerince işlenebilecek en ağır suçlar olan soykırım, insanlığa karşı suçlar ile savaş suçlarını soruşturmak ve kovuşturmak amacıyla kurulan mahkeme 2002’den bu yana faaliyetlerini sürdürüyor.
Mahkemenin kuruluş anlaşması olan 1998 tarihli Roma Statüsü’nü bugüne dek 120 ülke imzaladı. ABD, İsrail ve Türkiye imzacılar arasında değil.
İsrail ile ilgili, Mavi Marmara saldırısı hakkında bir şikâyet yapılmıştı. Bu başvuruyla ilgili olarak savcılık makamı İsrail tarafından işlenen suçun bir savaş suçu olduğunu kabul etti ancak suçun öneminin, UCM soruşturması açılması için yeterli olmadığına karar verdi. Filistin’den yapılan birçok başvuru da mahkeme önünde. ABD ile ilgili de Afganistan’daki sivil ölümlerine dair başvurular var.
> “Kırmızı Bülten”, Interpol: Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı’nın (Interpol) Kırmızı Bülten’i, “suçluların yakalanması ve talep eden ülkeye iadesini istemek” anlamını taşıyor. Kırmızı Bülten’in yasal dayanağı, ülkedeki adlî makamlar tarafından verilen bir tutuklama emri veya mahkeme kararı.
Interpol çok uzun süredir Türkiye’den gelen hiçbir Kırmızı Bülten talebini kabul etmiyor. Zaten buna dayanarak suçlu iadesi de mümkün değil.
“Suçlu iadesi” için ülkelerin kendi kriterlerinin karşılanması gerekiyor. Birçok ülke, idam cezasının bulunduğu ülkelere suçlu iadesi yapmıyor. Türkiye’de idam cezası yok ancak yine de suçlu iadesi için şaibeli görülen ülkeler arasında.
> Mültecilerin Hukukî Durumuna Dair Sözleşme: 22 Nisan 1954’de yürürlüğe girdi. Türkiye sözleşmeyi imzalarken 1. maddesine ilişkin coğrafi sınır kaydı koydu ve sözleşmeyi sadece Avrupa kıtasında gerçekleşen olaylar sonucunda mülteci olan bireylerle sınırlandırarak kabul etti.
Bu sebeple Türkiye şu anda Suriye, Afganistan veya doğu sınırının ötesindeki hiçbir ülkeden uluslararası hukuk yasal olarak mülteci kabul etmiyor.
Diğer dikkate alınması gereken sözleşmeler: Türkiye, İşkenceye ve Diğer Zalimane, Gayriinsani veya Küçültücü Muamele veya Cezaya Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’ni 25 Ocak 1988 tarihinde imzaladı ancak çekinceyle onadı. 30. Madde’nin birinci fıkrasında geçen, “Taraf Devletler arasında sözleşmeden doğan anlaşmazlık durumunda Uluslararası Adalet Divanı’na başvurur” koşulunu kabul etmedi. Türkiye, Herkesin Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme’yi ise hâlen imzalamadı.