Gazeteciler haberlerinde konu edindikleri olay ya da gelişme ile ilgili suçlayıcı, yeni hak ihlallerine yol açabilecek, toplumun bakış açısını etkileyecek ifadeler kullanmaktan kaçınmalı. Bunun için tanım ve kavramları doğru anlamak ve yerinde kullanmak gerekiyor. Rehberin bu bölümünde dilin doğru kullanımına, bir başka deyişle, türcü ifade ve kalıplardan arındırılmasına yönelik örnekler sunuyoruz.

> “Bunu Yapan İnsan Olamaz”, “Bunu Yapan İnsan Değil”: Haberlerde sıkça rastladığımız bu cümle kalıbı, genellikle insanların hayvanlara uyguladığı şiddetin dehşet verici boyutunu tanımlamak için kullanılıyor. Gazeteciler insanlarla hayvanlar arasında ayrım yapmaktan kaçınmalı ve haber yazarken insanların da ileri düzeyde düşünebilir hayvanlar olduğunu göz önünde bulundurmalı.
> Köpek dövüşü veya nesli tükenmekte olan türlerin ticareti kanunlara aykırıdır. Bu konular hakkında haber yaparken bunu vurgulamak önem taşıyor.
> Avcılık, yunus parkları, hayvanat bahçeleri, akvaryumlar, sirkler, deney merkezleri yasal olmalarına rağmen hayvanların haklarının gaspına yol açıyor. Gazeteciler bu konular hakkında haber yaparken yaşama hakkı, beden dokunulmazlığı, esaret altında yaşam gibi temel ihlalleri unutmamalı. Endüstriyel hayvancılığı konu edinen haberlerde de hayvansal gıda üretim modelinde benimsenen koşullara dikkat çekilmeli ve etik yaklaşımlara vurgu yapılmalı.
> “Hayvan” kelimesinin hakaret olarak kullanılmasının başlıca sebebi insanların hayvanlardan daha üstün bir canlı olarak görülmesi. “İnsanlık dışı” ya da bunu hayvanlar bile yapmaz” gibi söylemler de benzer bir bakış açısının ürünü. Özellikle hayvanların katledildiği ya da tecavüze uğradığı haberlerde rastladığımız bu kalıpları kullanmayın.
> Irkçılıkla türcülüğün yakın bir ilişkisi var. “Hayvan” ve “canavar” gibi türcü metaforlar bir zamanlar siyah atletleri tanımlamak için kullanılmıştı. Bu konular hakkında haber yaparken ya da çevirilere dayalı derlemelerde bu tür söylemlere düşmemeye özen gösterin.
> “Telef”, “itlaf”, “leş” gibi haberlerde sıradanlaşan kelimeler, hayvanları nesneleştiren, can değil mal olarak görmelerini onaylayan tanımlamalar. İnsan kaynaklı ihmalden ya da şiddet sonucu öldürülen hayvanlar için “katledildi” ifadesi, doğal ölümlerde ise “öldü” ve “yaşamını yitirdi” ifadeleri tercih edilebilir. Buradaki ayrımın yaşanan olaya göre değiştiğini unutmamalıyız. İnsan kaynaklı ihmal durumlarında “yaşamını yitirdi” kalıbını kullanmak ölümü romantize edebilir, olayın arkasında yatan gerçeği örtebilir. “Şu kadar balya saman ile üç küçükbaş hayvan telef oldu” başlığı örneğinde samanla koyun aynı kefede değerlendiriliyor. Oysa koyun yangının meydana geldiği çiftlikten kaçamıyor çünkü özgürlüğü kısıtlanmış durumda. Kaçamadığı için de yangından dolayı ölüyor. Böyle başlıklarla hayvanların doğumundan ölümüne kadar çektikleri hak ihlalleri sanki hiçbir acı yaşamamışlar gibi görmezden geliniyor, normalleştiriliyor. Oysa özgürlükleri kısıtlanmış olmasa hayvanlar ölmeyecekti. Ölü hayvan bedenine “ceset” yerine “leş” denilmesi de benzer şekilde hayvanlarla insanlar arasında bir ayrım olduğunu varsayıyor.

> “Can kaybı yok” ifadesi özellikle orman yangınları veya seller gibi iklim felaketi haberlerinde insan merkeziyetçi bir bakışı açısının yansıması. Nitekim insanlar ölmese dahi hayvanlar zarar görebiliyor. Bu gerçeği unutmamak veya atlamamak gerekiyor.
> Hayvan hakları savunucuları yunus parklarında, hayvanat bahçelerinde, akvaryumlarda, sirklerde veya deney merkezlerinde tutulan hayvanları “esaret altında yaşayan canlılar” olarak tanımlıyor. Oysa burada bulunan hayvanların sevimlileştirerek medyada sunulduğuna hepimiz rastlamışızdır. Hayvanların özgürlüklerinin kısıtlandığı alanlarda deneyimledikleri acıyı, travmayı ya da işkenceyi göz ardı etmemeye özen göstermek gerekiyor. Öte yandan boğa güreşi, hayvan dövüşleri ve at yarışı medya tarafından kimi zaman meşru bir “eğlence” biçimi olarak kabul görebiliyor. Ancak bu mekânlar, boğa güreşi ve hayvan dövüşleri özelinde işkence ve yaşama hakkının ihlaline yol açıyor, at yarışlarında ise hayvanları bir tüketim nesnesi haline getiriyor. Deney merkezlerindeki hayvanlar için ise “denek” ifadesi yerine araştırma konusu olarak kullanılan sıçanlar, deney amaçlı kullanılan/sömürülen hayvan/fare vb. tanımları kullanılabilir.
> Son zamanlarda “tehlikeli köpek ırkları” ifadesi siyasetçiler ve medya tarafından yaygın bir şekilde kullanıldı. Ancak bilim insanları ve veteriner hekimler hiçbir köpek ırkının tehlikeli olmadığını, sadece ve sadece insanların etkisiyle saldırgan davranışlara yatkın kılındığını vurguluyor (bu ifadeleri çok sayıda haberde görebilirsiniz). Dolayısıyla bilimsel olarak hiçbir köpek ırkı tehlikeli değildir. Ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bu tanımlamayı yayımladığı genelgelerde kullandığından ve yerel yönetimler de benimsediğinden, gazetecilerin haberlerinde bu ifadelerden kaçınması kolay değil. Bu yüzden bu tanımlamalar haberde tırnak içinde kullanılabilir ve kimin tanımladığı ayrıca vurgulanabilir.
> “Başıboş köpek”, “başıboş köpek sorunu” bir nefret söylemi. Gazeteciler meslekî etik kuralları uyarınca insan ya da hayvan, hiçbir canlıyı ayırt etmeksizin hedef haline getirmemeli, onları ötekileştirecek olumsuz ve saldırgan ifadeler kullanmamaktan kaçınmalı. Sahipli ya da sahipsiz hayvan tanımı da türleri ayrıştıran hiyerarşik bir ilişkiye dayalı olduğundan “evimizi paylaştığımız canlılar” şeklinde, sokakta yaşayan hayvanlar ise “sokak hayvanı” olarak tanımlanabilir.

> Zoofili, tecavüz, cinsel şiddet olaylarında kullanılan “korkunç olay”, “sapık”, “hayvanla cinsel ilişki” gibi tanımlar sorunlu. Öncelikle bunun bir hastalık değil, bir şiddet biçimi, istismar ve tecavüz olduğunu unutmamak gerekir. İnsanların yaşadığı olayları haberlere nasıl konu ediyorsak, hayvanların uğradığı fiziksel şiddet ve istismarları da aynı yaklaşımla ele almalıyız. Zira her iki durumda da beden dokunulmazlığı ihlal ediliyor.
> Gıda endüstrisi, beslenme, sağlık temalı haberlerde hayvanların konumunu her zaman sorgulamak gerekiyor. Ayrıca insan kaynaklı değişen iklim koşullarının dünyanın her tarafında insan ve hayvanı eşit derecede etkilediğini unutmamalıyız.
Bu ilke ve yaklaşımlara dayalı olarak dilimizi türcü ifadelerden arındırmak için aşağıdaki tanımlamaları şu şekilde değiştirebiliriz:
Büyükbaş, küçükbaş: Sığırlar, mandalar, koyunlar, keçiler, eşekler vb.
Kümes hayvanları: Tavuklar, hindiler, kazlar vb.
Çiftlik hayvanları: Üretim merkezleri, yiyecek için yetiştirilen hayvanlar.
Leş: Cansız beden, ceset.
Telef olmak: Can vermek, hayatını kaybetmek, katledilmek, ölmek.
İt: Köpek
Evcil hayvanlar, cins hayvanlar, süs köpeği: Evimizi paylaştığımız canlılar, evde yaşayan hayvanlar.
Sahipsiz hayvan, başıboş köpek: Sokak hayvanı, sokakta yaşayan hayvan.
Tehlikeli köpek ırkı: Bilimsel bir tanımlama olmadığı için tırnak içinde kullanılabilir. Örneğin: Bakanlığın “tehlikeli” olarak tanımladığı ırklar
Hayvanlarla cinsel eylem/İlişki, rıza, sapıklık, hastalık: Cinsel Şiddet, istismar, tecavüz.
Balık stoğu: Balık popülasyonu
Hayvanat bahçesi: Hayvanat bahçesinde esaret altında/zorla tutulan hayvanlar.
Hayvanlı sirk: Sirklerde/eğlence sektöründe zorla çalıştırılan hayvanlar.
Akvaryum: Deniz canlılarının esaret altında tutulduğu akvaryum.
Yunus parkı: Yunusların esaret altında/zorla tutulduğu yunus parkı.
Vahşi hayvan: Yaban hayvanı.
Deney hayvanı, denek: Hayvan deneyleri, deney amaçlı kullanılan/sömürülen tavşan, fare vb.
Hayvancılık, et endüstrisi, tavukçuluk: Bunlar birer sektör olduğundan haberde kullanılabilecek ifadeler. Haberlerde bu üretim yerlerindeki koşullara ve şiddete işaret edebiliriz.
Deniz ürünleri: Deniz canlıları.