Türkiye’de medyanın en yaygın olarak yaptığı ayrımcılık türü cinsiyetçi söylem olarak karşımıza çıkıyor. Toplumda cinsiyet eşitsizliği hayatın her alanında görülürken erkek egemen dil haberlere öylesine işlemiş durumda ki, bu dil sorgulanmadan rahatlıkla kullanılıyor, kırılamaz bir kalıp gibi tekrarlanıyor. Stajyerinden en deneyimli editörüne, hemen hemen herkes aynı tanımları kullanıyor.
Haberlerdeki cinsiyetçi söylem, bilinçli ya da bilinçsiz olarak kadına yönelik ayrımcılığı da besleyen ve yaygınlaştıran önemli unsurlardan biri.
Toplumsal gerçeği dil ile inşa edip, düşüncelerimizi dil ile şekillendirdiğimizi düşünürsek, habercilerin ayrımcı dili yaygınlaştırmaya katkı sunmamak için cinsiyetçi söylemden kaçınmaları, kalıplaşmış ifadeleri sorgulamaları ve alternatif söylemler geliştirmeleri gerekiyor.
“Kadınların ayrımcılığa uğramadığı bir medya için” kurulan Medya İzleme Grubu (MEDİZ) 25 Nisan 2008’de “Medyada Cinsiyetçiliğe Son!” kampanyasına şu ifadelerle başlamıştı:
“Medyanın arka sayfasında ‘güzel’; gündüz kuşağında ‘kurban’ ya da ‘cani’; hikâyelerinde ‘fedakâr anne’, ‘iyi aile kızı’ ya da ‘kötü kadın’; siyaset sayfalarında ‘başörtüsü’ ya da ‘bayrak taşıyıcısı’ ve yalnızca medyanın mutfağında çalışıp görünmez olmaktan bıktık!”
Bu bölümde kadına yönelik cinsiyetçi söylem konusunda farkındalığımızı arttırmak için haber örnekleri üzerinden kullanılan dilin neden sorunlu olduğunu irdeliyoruz. Ayrıca cinsiyetçi ayrımcılığa değil de, toplumsal cinsiyet eşitliğine katkı sağlayacak dili bulmanın yollarını arıyoruz.