Dünyada ilk kez 1766’da İsveç Parlamentosu’nun kanunlaştırdığı bilgi edinme hakkı, yani devlet kayıtlarının kamuyla paylaşılması zorunluluğu, bugün 120’den fazla ülke tarafından kanunen kabul edilmiş durumda.
Gazetecilere özel olmasa da, basın özgürlüğüyle yakından ilişkili bir hak: İsveç’te 18. yüzyılın ikinci yarısında çıkan kanun da bir yandan basılı yayınların sansürlenmesini yasaklıyor, diğer yandan devlet kurumlarının ürettiği bilgilerin halka açık olmasını gerekli kılıyordu.
Bilgi edinme hakkı, Birleşmiş Milletler’in (BM) 1946’da – tarihteki ilk – toplantısında bir kararla (madde 59) tanındı, ve ardından, BM’nin 1948’te ilan ettiği İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesinde yer buldu. 19. madde, “bilgi ve düşünceleri her yoldan araştırma ve elde etme” hakkını ifade özgürlüğünün bir parçası olarak kabul ediyordu.
Kanun, 1966’da – İsveç’ten tam iki yüzyıl sonra – Amerika’da kabul edildi, ve 1974’te, ülkeyi sarsan Watergate skandalından sonra kuvvetlendirildi.
Bilgi edinme hakkı kanunları 90’lı yıllarda dünya genelinde yaygınlaştı.
2011’de BM İnsan Hakları Komitesi, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 19. maddesine dair önemli bir yorum yayınlayarak ilk kez sözkonusu maddenin “devlet birimlerinin elinde bulunan bilgilere erişimi” de içerdiğini açıkça ortaya koymuş oldu. Yorumda, bilgi edinme hakkının etkinleştirilmesi için imzacı devletlerin – kanunlar da dahil olmak üzere – çeşitli prosedürleri hayata geçirmesi gerektiği, bu kapsamda bilgi edinme başvurularının vaktinde değerlendirilmesi, reddedilen başvuruların ret gerekçelerinin açıklanması ve bir itiraz mekanizması kurulması, ayrıca başvuru ücretlerinin hakkın kullanımına engel olmayacak şekilde belirlenmesi gerektiği de yazıldı.
Türkiye’de bilgi edinme hakkı
Türkiye’de Bilgi Edinme Hakkı Kanunu (4982 sayılı) Ekim 2003’te kabul edildi ve 2004’te yürürlüğe girdi.
Bilgi edinme, 2010’da anayasal bir hak olarak da tanındı: Anayasa’nın “siyasi haklar ve ödevler” bölümündeki 74. maddeye “Herkes … bilgi edinme hakkına sahiptir” ifadesi eklendi.
Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun ilk maddesinde, amacının “demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmaları…” olduğu belirtiliyor.
2014’te Anayasa Mahkemesi’nin (ÖSYM soru ve cevaplarının bilgi edinme hakkı kanunu dışına çıkarılmasının uygun olmadığına dair) bir kararından:
“Bilgi edinme hakkı, yönetilenlerin yönetenleri denetleyebilmesinin, dolayısıyla hukukun üstünlüğünün sağlanabilmesinin çok önemli bir aracı olarak işlev görmektedir. Bilgi edinme hakkı, devletin demokratik niteliğinin geliştirilmesi ve bireyin temel hak ve özgürlüklerinin korunması hususlarında önemli bir rol oynadığından, demokratik hukuk devletinde vazgeçilmez bir hak niteliğine sahip bulunmaktadır.”
Kanunun kapsamı ve sınırları
Başvurunuzun muhatabı, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun yönetmeliğine (madde 8) göre, her kurum ve kuruluşun bünyesinde oluşturması gereken “bilgi edinme birimi”, veya doğrudan kurum yöneticisine bağlı ve başvuruları cevaplamakla görevlendirilmiş “bilgi edinme yetkilisi”.
Süre
Başvurunuzun kuruma ulaştığı tarih, başvuru tarihi sayılıyor (yönetmelik madde 9).
Başvurduğunuz birimin 15 iş günü içinde size bir cevap vermesi gerekiyor, kanunun 11. maddesine göre: “kurum ve kuruluşlar, başvuru üzerine istenen bilgi veya belgeye erişimi onbeş iş günü içinde sağlarlar.”
(Yönetmeliğin 18. maddesine göre, “başvurunun cevaplandığı tarih, kurum veya kuruluşun cevap yazısı üzerindeki tarihtir.” Yani yönetmelik, cevabın size kaç günde ulaştırılması gerektiğine dair bir bilgi vermiyor, bu postayla yollanan cevaplarda 15 iş gününün sıklıkla aşılarak gecikmeler yaşanmasını açıklıyor. Ancak CİMER üzerinden yapılan başvurularda, idarenin cevabı sisteme hızlıca yükleyebiliyor olması ve başvuranın da yüklenen cevaba anında erişebilmesi sebebiyle, yönetmeliğin bu maddesi gecikme gerekçesi sayılmamalı.)
Kanuna göre, eğer başvurduğunuz birimin sorunuzu cevaplamak için kurumun içindeki veya dışındaki başka bir birimle iletişime geçmesi gerekiyorsa, cevap süresi 30 iş gününe çıkıyor – ancak size 15 gün içinde sürenin uzatıldığının ve bunun gerekçesinin bildirilmesi zorunlu (kanun madde 11).
Tanımlar
Kanun, “bilgi”yi “kurum ve kuruluşların sahip oldukları kayıtlarda yer alan bu kanun kapsamındaki her türlü veri” olarak tanımlıyor. “Belge” tanımında da, yine “kurum ve kuruluşların sahip oldukları … dosya, evrak, kitap, dergi, broşür, etüt, mektup, program, talimat, kroki, plân, film, fotoğraf, teyp ve video kaseti, harita” gibi talep edilebilecek belgeler örneklendiriliyor.
Bu bilgi ve belgelere erişimde, “başvuru sahibine söz konusu bilgi veya belgenin bir kopyasının verilmesini, kopya verilmesinin mümkün olmadığı hâllerde, başvuru sahibinin bilgi veya belgenin aslını inceleyerek not almasına veya içeriğini görmesine veya işitmesine izin verilmesi” gerektiği belirtiliyor (madde 3).
Sınırlar
Kurumların, başvuruları cevaplamamak için kullandığı gerekçelerden biri kanunun 7. maddesi: “Bilgi edinme başvurusu, başvurulan kurum ve kuruluşların ellerinde bulunan veya görevleri gereği bulunması gereken bilgi veya belgelere ilişkin olmalıdır. Kurum ve kuruluşlar, ayrı veya özel bir çalışma, araştırma, inceleme ya da analiz neticesinde oluşturulabilecek türden bir bilgi veya belge için yapılacak başvurulara olumsuz cevap verebilirler.”
Madde bir yandan, kurumların sadece “elinde bulunan” bilgi ve belgeleri değil, “görevleri gereği bulunması gereken” bilgi ve belgeleri de başvuru kapsamına alarak hakkı genişletirken, diğer yandan muğlak ve kısıtlayıcı bir ifadeyle “ayrı veya özel bir çalışma” isteyecek başvurulara “olumsuz cevap verilebilir” diyor.
Kurumların cevap vermekten kaçınmak için kullandığı gerekçelerden bir diğeri, kanunun 8. maddesinde yer alan “yayımlanmış veya kamuya açıklanmış bilgi ve belgeler” ifadesi: “Kurum ve kuruluşlarca yayımlanmış veya yayın, broşür, ilân ve benzeri yollarla kamuya açıklanmış bilgi veya belgeler, bilgi edinme başvurularına konu olamaz. Ancak, yayımlanmış veya kamuya açıklanmış bilgi veya belgelerin ne şekilde, ne zaman ve nerede yayımlandığı veya açıklandığı başvurana bildirilir.”
İdareler bu maddeye sığınarak, istediğiniz bilgi ve belgelerin internet sitelerinde olduğu cevabını sık sık veriyor. Örneğin, avukat Fevzi Özlüer’in bilgi edinme hakkı rehberinde aktardığı üzere, 2015’te Ekoloji Kolektifi’nin Yalova’daki termik santralin emisyon raporlarına dair sorusuna bu bilginin internet sayfalarında bulunduğunu öne sürerek cevap vermeyi reddeden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hakkında BEDK, bilginin “internet sitesi üzerinden doğrudan link, başlık adı ya da benzeri bilgiler verilmek suretiyle başvuru sahibinin erişimine sunulması gerektiğine” karar vermişti.
Kanunun sınırları başlıklı bölümde, birçok başka madde arasında, “açıklanması hâlinde devletin emniyetine, dış ilişkilerine, millî savunmasına ve millî güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgeler”, “ülkenin ekonomik çıkarlarına zarar verecek … bilgi veya belgeler” ve ticari sırlar da kanun kapsamı dışında tutuluyor. Hangi belgelerin devlet sırrı olduğu, hangi bilginin ülkenin ekonomik çıkarına zarar vereceği yoruma açık. (Ancak idare cevap vermeyi reddetse bile, en azından hangi gerekçelerle – ilgili kanun hükümlerini belirterek – sözkonusu bilgileri istisna kapsamına soktuğunu açıklamalı.)
Örneğin, neyin “ticari sır” sayıldığına dair bir bakanlığın ve BEDK’nın görüşü farklı olabiliyor. Özlüer’in aktardığı üzere, Ekoloji Kolektifi’nin 2014’te Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na yaptığı, Soma Kömür İşletmesi A.Ş’nin iş sağlığı ve güvenliği denetim raporlarını talep ettiği başvurusu ticari sır olduğu gerekçesiyle reddedilirken, BEDK bu bilginin ticari sır olmadığına karar vermiş ve bakanlıktan başvuruya cevap vermesini talep etmişti.
Kanunun bir diğer muğlak maddesine göre, “Kurum ve kuruluşların faaliyetlerini yürütmek üzere, elde ettikleri görüş, bilgi notu, teklif ve tavsiye niteliğindeki bilgi veya belgeler, kurum ve kuruluş tarafından aksi kararlaştırılmadıkça bilgi edinme hakkı kapsamındadır” (madde 26). Bergama yakınlarındaki 2 bin yıllık antik kent Allianoi’nin baraj suları altında kalmaması için mücadele veren Allianoi Girişimi’nin, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve İzmir II. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun 2010 yılındaki bir toplantısının tutanaklarına ulaşmaya çalışırken yaşadıkları, maddenin içindeki “kurum ve kuruluş tarafından aksi kararlaştırılmadıkça” ifadesinin idarelerce nasıl kötüye kullanılabileceğine dair bir örnek. Son derece önemli buldukları toplantının tutanaklarının kendileriyle paylaşılması için yaptıkları bilgi edinme başvurusu reddedilen girişim, itiraz ederek BEDK’ya başvurdu, ancak BEDK 26. maddeye dayanarak itirazı reddetti. Bunun üzerine Avukat Arif Cangı, başvurularının kabulu için dava açtı.
Cangı, Türkiye mahkemelerinde yaşanan süreci şöyle özetliyor: “Davamızda ısrarla dedik ki, yasa ‘kurum ve kuruluşların faaliyetlerini yürütmek üzere, elde ettikleri görüş, bilgi notu, teklif ve tavsiye niteliğindeki bilgi veya belgeler’i de esas olarak bilgi edinme hakkı kapsamında saymıştır, yasada belirtilen ‘kurum ve kuruluş tarafından aksi kararlaştırılmadıkça’ ibaresi istisnayı içerir. İstisnaya dayanılıyorsa mutlaka yasal gerekçesi gösterilmelidir. Dava konusu işlemde hiçbir gerekçe gösterilmemiş, ‘istisna’ ‘esas’ olarak kabul edilerek, keyfi biçimde bilgi edinme hakkımız yok sayılmıştır. Ama Türkiye mahkemelerine bunu anlatamadık.”
Anayasa Mahkemesi başvuruları da reddedilince 2015’te Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuran Cangı, AİHM’de görülen davayı Ocak 2019’da kazandı. AİHM kararında, “talep edilen belgenin başvuranın ifade özgürlüğü hakkını kullanması amacıyla gerekli olduğu” ve yerel makamların “belgeye erişimi reddederek, ilgilinin İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme’nin 10.
maddesi (ifade özgürlüğü) tarafından korunan hakların özüne zarar verecek şekilde, bilgi alma ve verme özgürlüğünün kullanmasını engelledikleri” belirtilerek “4982 sayılı Kanun’un 26. maddesinin 1. fıkrasının metniyle pek bağdaşmayan bu yorumlama, keyfi bir nitelik taşımaktadır veya en azından, açıkça mantıksızdır” denilmişti. AİHM, Cangı nezdinde Allianoi Girişimi’ne 7 bin 500 Euro manevi tazminat, masraf ve giderler için de 2 bin Euro ödenmesine karar verdi.
Sözkonusu AİHM başvurusunda Cangı’nın avukatlığını üstlenen Serkan Cengiz de kararla ilgili “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü kapsıyor ama ifade özgürlüğünün temel bileşenlerinden bir tanesi de kişinin genel bilgi edinme hakkı” diyerek, kararın “kamuoyunu yakından ilgilendiren mevzularda, kişilerin doğrudan kendilerini ilgilendirmeyen yani ‘özel anlamda ilgilendirmeyen’ meselelerde de bilgi kaynaklarına erişiminin sağlanması konusunda bir içtihat” olduğunu belirtmişti.
Görüldüğü üzere, yoruma açık ve muğlak ifadeler içeren bu maddeler bilgi-belge taleplerine yanıt vermemek için istismar edilebiliyor. Bunun önüne geçmek için başvuru sırasında – ve gerekirse itirazınızda – yapabilecekleriniz bu rehberin 2 ve 3. bölümlerinde özetlendi.
Her halükarda yönetmeliğe göre (17. madde), başvurunuzun reddedilmesi halinde “bu kararın gerekçesinin” cevapta belirtilmiş olması gerekiyor. Bu, sorunuzun sadece bazı maddeleri cevaplandıysa da geçerli – cevaplanmayan madddelerin neden cevaplanmadığının gerekçesi bildirilmeli.
Ekoloji Kolektifi’nin bir bilgi edinme başvurusuna genel ifadelerle cevap veren Sağlık Bakanlığı’na açtığı, 2015’te sonuçlanan davada mahkemenin verdiği karar da bu yönde: “Davalı idarece sözkonusu sorulara doğrudan cevap verilmeyerek birtakım genel ifadeler kullanılmak suretiyle davacının talebinin reddedildiği görülmektedir. Bu durumda, davacının talebinin 4982 sayılı Kanunun hükümleri uyarınca değerlendirilerek, talebin reddedilmesi halinde hangi kısmının hangi gerekçelerle reddedildiği hususlarının açık olarak belirtilmesi ve işleme karşı başvurulacak kanun yollarının da gösterilmesi gerekmekte iken, söz konusu talebin herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin kısmen reddedilmesine ilişkin davaya konu işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.”
Gazeteciler için reddedilen bilgi edinme başvuruları da haber değeri taşıyabilir: Başvurunuzun reddedilmiş olduğunu habere dahil ederek ilgili kamu kurumunun konu hakkında bilgi paylaşmaktan kaçındığını açık edebilir, hatta aldığınız önemli bir ret kararını kendi başına haber yapabilirsiniz.