Bütün şizofreni hastaları katil adayı değildir. Tıbbın bu basit gerçeği kimin umurunda? Şizofreni hastalarının karıştığı cinayetlere o klişe başlığı yapıştırıveriyoruz: “Şizofren dehşeti”!
Dehşet kelimesi ile yan yana anılmaları, toplumun şizofreni hastalarına bakışını da belirliyor. Halkın gözünde onlar katil adayları. Bu da zaten dışlandıkları toplumdan daha da yalıtılmalarına yol açıyor. Şizofreni hastaları paranoyaklar ve diğerleri, kısacası ruhi ve zihinsel sorunlar yaşayanlar, yalnızlığa mahkum ediliyorlar. Bu süreçte medyanın rolü küçümsenemez.
Oysa Ruh Sağlığında İnsan Hakları Girişimi RUSİHAK’ın vurguladığı gibi “toplum içinde yaşamak herkesin hakkı.” RUSİHAK’ın “Toplum İçinde Yaşamak” başlıklı araştırmasında şöyle deniyor:
“Zihinsel ve ruhsal rahatsızlığı olan insanlar ve aileleri toplumsal yaşama katılamamakta, temel haklarından yararlanamamakta, toplum da onları tanımadığı için dışlamakta ve ayrımcılık devam etmektedir.”
Oysa aynı araştırma içinde Prof. Arlene Kanter’in vurguladığı gibi, toplum içinde yaşamak, uluslararası anlaşmalarca korunan bir insan hakkı. 2008’de yürürlüğe giren “Engellilerin Haklarına Dair Birleşmiş Milletler Sözleşmesi”nin 19. Maddesi, tüm engelli kişilerin diğerlerinkine eşit seçeneklerle bağımsız yaşama ve topluma dahil olma hakkını savunmaktadır.
Ruhsal ve zihinsel sorunlar yaşayan insanlarla ilgili haber yaparken, onların haklarını tanımalı ve eşit vatandaşlar olarak yaklaşmalıyız.