Bir söyleşinin iyi veya kötü olup olmayacağı çok sayıda faktöre bağlı. Ancak hazırlık aşamasının atlanması, çıkacak söyleşinin iyi olmayacağının çoğu zaman habercisi. Konuğun kim olacağı da hazırlığın önemini azaltmıyor. Bu durumu, en net ifade edenlerden biri The New Yorker için savaştan yemeğe kadar pek çok farklı konuda makaleler hazırlayan ABD’li gazeteci A.J. Liebling:
“Hazırlık, bir diplomatla, jokey ya da balık bilimciyle de söyleşi yapacak olsanız aynı. Hangi soruların bir yanıtı uyarabileceğini o insanın geçmişinden öğrenirsin.”1
Konuğun referans alabileceği, onun için bir çıkış noktası olacak bir soru sorabilmek için sadece konuğun geçmişini değil, söyleşi konusu hakkında da bilgi sahibi olmak gerekiyor. Bu iki alanda iyi bir araştırma, konuğa geçerken uğramadığınıza dair güçlü sinyaller verir ve bu durum, soruları ciddiyet ve özenle yanıtlamasını sağlar. Karşısında ne derse benimseyecek bir gazeteci değil, ne hakkında konuşulduğuna hâkim bir gazeteci görmek ve onun sorularını yanıtlamak söyleşi sürecini hem konuk hem de gazeteci eğlenceli kılar. Bu sayede çıkacak ürün de Google’da aranınca “en çok ziyaret edilenler” listesinde bulunamayacak bilgiler içeren bir metne dönüşür.
Bunu elde edebilmek için araştırma sürecine gerekli vakit ve özeni ayırmak gerekiyor. Konukla randevulaşırken araya en az bir, en fazla iki gün koymak ideal. Zira, daha fazlası hem konuğun söyleşiye dair fikir değiştirmesine hem çalışmanın savsaklanmasına neden olabilir. Yayın tarihi ötelendikçe de gündem odaklı ürünün okuyucu için çekiciliği azalır.
Kaynaklar
Çalışmaya farklı kaynaklardan başlanabilir. En önemli kaynakların başında gazeteler geliyor. Söyleşi, örneğin bir köşe yazarıyla yapılacaksa yıllara yayılan yazılarına bakmak iyi bir başlangıç; elbette yazarın çalıştığı kurum kendisine hak görüp yazarla yollarını ayırdıktan sonra yazılarını sanal ortamdan silmediyse. Daha geniş bir araştırma için Milliyet ve Cumhuriyet gazetelerinin dijital arşivleri bir vahaya dönüşebiliyor. Kelime aratmanın mümkün olması, konu veya kişilere dair göz önünde olmayan bilgilere erişimi sağlıyor. Konu eğer bu gazeteleri aşıyorsa ve elde belli bir zaman dilimi varsa bazı devlet kütüphanelerindeki gazete arşivleri, gazetecilerin gizli çıkış kapısı olabilir.
Konuya veya konuğa ilişkin kitaplar, özellikle konuğun elinden çıkmaysa okunmalı. Vakit yoksa, hakkında en azından önsöz veya giriş bölümüne bakılıp olabildiğince bilgi sahibi olunmalı. Dolaylı kitaplar ise özellikle dizinleri varsa hazırlık aşamasında çok kullanışlı. Bu kitaplardan çıkan adeta toprak altında kalmış alıntılar güncel bir söyleşiye geçmişi ortak edebiliyor. Konu hakkında belgesel veya film varsa izlenmeli. Görsel ürün zihni farklı açılardan tetiklediği için sorulacak sorulara yeni bir katman katabilir.
1999’da kurulan Ekşi Sözlük, bu yıldan itibaren konuya ve konuğa dair gözden kaçabilen önemli dönemeçleri, tartışmaları gözden geçirmek için elverişli. Tartışmaya dair farklı açılardan yorumları görmek de görece daha bütünlüklü bir bakış açısı sağlayabiliyor. Konuya ilgili bloggerların yazdıkları, program videoları ve dergi arşivleri ile internet kazı çalışması için büyük bir kolaylık sağlıyor.
Bunların yanı sıra insan da iyi bir kaynak. Çevrenizde konuya veya konukla ilgili isimlere telefon açarak danışmak sürpriz bilgiler edindirebiliyor. Özellikle kıdemli gazeteciler, anı kumbaralarından parıldayan alıntılar ve olaylar çıkarabiliyor. Meslektaşların yanı sıra arkadaş, aile üyeleri gibi yakınlar da soru önerileriyle kapılar açabiliyor. Onların önerileriyle konuya ve konuğa duyulan ilginin hangi noktalarda yoğunlaştığına dair sağlam ipuçları elde ediliyor.
1 A.J. Liebling. The Most of A.J. Liebling, (ed. William Cole), Simon and Schuster, 1963.