Etkili bir bilim iletişimi, doğru stili seçmekle başlar. Elbette bir bilgiyi aktarmanın çok sayıda farklı yolu bulunabilir, fakat bilim iletişiminde karşımıza genellikle iki-üç farklı stil çıkmaktadır.
Bunlardan ilki, hikâye anlatımı olarak tabir edebileceğimiz stildir. Aşağıdaki Evrim Ağacı içeriği buna bir örnek verilebilir:
Hikâye anlatımı, daha önceki kısımlarda gördüğümüz “yavaş yayın” prensiplerine daha çok uymanızı sağlar; özellikle de düşüncelerinizi toplamanızı kolaylaştırma açısından faydalıdır. Ancak günümüzde bilgi saniyeler içinde tüketildiği için, birçok gazete bu tür hikâyeleştirilmiş anlatımlara değer vermiyor. Zira okurlar, hap bilgi şekilde tüketebileceği içerikleri talep ediyor. Bu, niceliğe niteliğe tercih etmek demek ve bu nedenle hikâye anlatıcılığı daha ziyade kaliteli bir içerik arayışında olan kitleye hitap eder. Elbette iyi yazılmış bir hikâyenin çok geniş kitlelere hitap edebileceği unutulmamalı.
İkinci bir yöntem, bilim raporu olarak tabir edebileceğimiz stildir. Bu, gazetelerde gördüğümüz tipik haber anlatısıdır ve olan biteni olduğu gibi anlatmayı hedefler. Aşağıdaki Evrim Ağacı içeriği buna örnek verilebilir.
Bilim raporu, az önce de bahsettiğimiz gibi daha nicel bir içeriğe sahiptir; dolayısıyla daha kısa ve özdür, daha olgusaldır. Bu stil, bilimsel gelişmeleri tarihe not düşmek ve okura hızlı bir şekilde olan biteni aktarmak açısından kullanışlıdır.
Üçüncü bir yöntem ise vaka analizi olarak tarif edebileceğimiz, genellikle teyit içeriklerinde karşımıza çıkan stildir. Örneğin COVID-19 pandemisi dolayısıyla tanınır hâle gelen bir akademisyen, gebelikte tuzlu ayran içme ile otizm arasında bir ilişki olduğunu savunduğu bir röportaj vermiş ve bu yönde bir makale yayınlamıştır. Eğer söz konusu makale incelenmeyecek olsa, bu şahsın ilginç bir tespitte bulunduğu söylenebilirdi. Fakat röportajda kesin bir dille ayranın otizme neden olduğuna dair öne sürdüğü iddiasını destekleyen makaleye bakıldığında, bilimsel bir rezalet ile karşılaşılmaktadır: Her şeyden önce yayının yapıldığı dergi, sözü edilen akademisyenin editörlüğünü yaptığı bir dergidir. Bir diğer deyişle yazar, kendi dergisinde bilimsel bir yayın yapmaktadır – ki bu, bilimsel yayın etiğine tamamen aykırıdır. Ama bu büyük problem göz ardı edilecek olsa bile, makalenin kendisinde kritik problemler göze çarpmaktadır. Bu sorunları, neden sorun oldukları bağlamıyla birlikte, şöyle sıralayabiliriz:
- Deneyde insanlar değil, Sprague Dawley sıçanları kullanılmıştı. Halbuki sıçan gebeliği 21 gün, insan gebeliği 280 gündür.
- Deneyde sıçanlara 21 gün boyunca günde 3 defa 5 mL/gram ayran içirildi. Bu, 60 kilogram bir kadının 280 gün boyunca her gün yaklaşık 1 litre, gebelik boyunca toplamda 280 litre ayran içmesi demek.
- Bu kadar absürt bir doza rağmen makalede yayınlanan “otizm artışı” grafikleri son derece kısıtlı bir etki gösteriyor.
Dolayısıyla burada mübalağa yoluyla bir çarpıtma yapıldığı söylenebilir. Böyle vaka analizleri, okurların bilimsel bir sorgulamanın nasıl olması gerektiğini öğrenmesini sağlayabilir ve bu açıdan oldukça kullanışlıdır. Ayrıca konuyu küçük parçalara bölmeyi fazlasıyla kolaylaştırdığı için de okurlar için takip etmesi kolay olabilir.