Uzun zaman boyunca gazetecilikteki hâkim inanış habercilerin temel görevinin toplumsal sorunların aktarılmasına aracı olmak, sorunlara ışık tutmak olduğuydu. Bu sorunların medya aracılığıyla gündeme gelmesi değişimi getirebilirdi, ancak bu da gazetecilerin görevi değildi. Gazeteciliğin sınırlarını bu şekilde belirleyen hâkim teori bir süredir yetersiz görülüyor ve gazeteciler sadece sorunlara değil, sorunlardan çıkış yollarına da ışık tutmanın gazeteciliğin temel meselelerinden biri olabileceğini tartışıyor.
Çözüm gazeteciliği terimi Türkiye medya ekosisteminde yeni yeni konuşulan bir kavram değil. Demokratik sorunlar, adalet, politika, hak temelli habercilik alanlarında çözüm gazeteciliğinin önemine sık sık atıfta bulunuluyor. Ancak ekoloji haberciliği bağlamında değerlendirilmesine yeni diyebiliriz, çünkü ekoloji haberlerindeki yaygın pratik Türkiye’nin dört bir yanındaki çevre mücadelelerini, çevresel sorunları aktarabilmekten ibaret. Bunun arkasında gazetecileri aşan ve biraz da çaresiz bırakan Türkiye’de medyanın yaygın sorunlarından kaynaklı birçok sebep var. Yine de habere yaklaşımımızı çözüm perspektifiyle genişletebildiğimiz ölçüde okurda çözümsüzlük, çaresizlik, daha iyisinin olamayacağı yönünde oluşan algıları da kırabiliriz. Dolayısıyla hak temelli, insan odaklı ve çözümleri konu alan, sadece sorunları tespit etmekle kalmayıp çözüm yollarına işaret eden haberciliğin yöntemlerini aramamız gerekiyor.
Peki, çözüm haberciliğiyle tam olarak ne kastediyoruz ve ekoloji haberlerinde bundan nasıl yararlanırız?
Çözüm gazeteciliği toplumsal sorunları aktarırken aynı zamanda bu toplumsal sorunlara yönelik bir toplumun, kurumların, bireylerin veya toplulukların geliştirdiği çözümlere odaklanır. Bu çözümleri okurlara göstermek kronikleşmiş, asla düzelmez gibi görünen sorunların da çözülebileceği, bu iyi örneklerden dersler çıkarılabileceği ve bunların yaygınlaştırılabileceği algısını güçlendirir.
Sorun odaklı hikâyeler her zaman daha çarpıcı, daha ‘flaş’ olabilir, kendisini daha kolay ‘satar’ gibi görünebilir ancak son araştırmalar bunun aksini gösteriyor. Reuters’ın 2017’deki Dijital Haber Raporu, haberlerdeki olumsuzluğun, insanların haberleri takip etmek istememesindeki en önemli etken olduğu sonucuna varmıştı. Araştırma, insanların haberden en çok kaçındığı ülkelerin Türkiye ve Yunanistan olduğunu (yanıt verenlerin yüzde 57’si), buradaki katılımcıların yüzde 48’inin haberlerden kendilerini kötü etkilediği için uzak durduklarını ortaya koymuştu. Bazı araştırmalar pandemide bu oranın çok daha yukarılara çıktığını, insanların çok negatif buldukları için haberlerden bilinçli bir şekilde sakındıklarını gösteriyor.
İşin ilginç yanı ekoloji haberlerinde bu olumsuzluk daha da yaygın gibi görünüyor. Amerika’da 2018’de Media Matters tarafından yapılan bir araştırmada iklim değişikliğiyle ilgili ABD televizyonlarında yapılan beş haberden sadece birinde çözümlerden bahsedildiği tespit edilmiş. Yine son zamanlarda dünyanın ve içinde bulunan canlıların, dolayısıyla da bizlerin geleceğinden endişe duyma, ekolojik felaketlerden korkma olarak özetleyebileceğimiz eko-anksiyete teriminin ‘moda’ oluşu şüphesiz bir rastlantı değil. Tüm bunların ışığında okurun haberle ilişkisini gözardı ederek haber üretmek yerine, okurun bağ kurabileceği, çözümlere ve insanın gücüne vurgu yapan bir habercilik pekâla mümkün ve de gerekli.
Çözüm gazeteciliği sadece çözümlerden bahsetmekten ibaret bir yaklaşım değil. Daha ziyade, odağa çözümleri alarak amaçlanan şey birey ve toplulukların etkisini öne çıkarmak diyebiliriz. Onların sorunlara karşı gösterdikleri tepkilere, bu tepkilerin yarattığı değişime değinmek, seslerini duyurmak ve de olası çözüm yollarını araştırmak. Ekoloji haberleri çoğunlukla insanlarla ve ekosistemle yakından ilgili: Bir termik santral haberi aynı zamanda halk sağlığı ve ekosistem haberi demek, bir kuraklık haberinin asıl öznesi tarımsal üretim safhalarında çalışanlar ve bölgede yaşayan canlılar. Devasa kalkınma projelerinden etkilenen bölge sakinlerinin yaşadıkları sorunlar ekonomik gerekçelerden daha önemsiz değil ve haberde dile getirilmeli. İklim krizinin etkileri başta olmak üzere haberlere konu olan ekolojik sorunlardan en çok kadınlar, çocuklar, yaşlılar, engelliler, farklı etnik gruplar etkileniyor. Bu sorunlar sınıflar, topluluklar arası eşitsizlikleri derinleştirirken , yaşam, sağlık, gıda, su, barınma ve geçim gibi en temel hakları tehdit ediyor.
Ekoloji haberlerinde çözüm ve hak odaklı yaklaşımı kıymetli kılan bir neden daha var, o da insanları farklılık yaratabilecekleri ve çözüm üretebilecekleri konusunda cesaretlendirip ilham vermek.
Çevresel sorunların birçoğunda konuyu tüm boyutlarıyla anlayıp, harekete geçmemizin önünde birtakım engeller var. Öncelikle birçok çevre sorununu gözle görerek anlamamız güç. Örneğin bir kentteki sanayi kaynaklı ağır hava kirliliğini, havadaki partikül madde oranını görerek tespit edemeyiz. Bir diğer psikolojik bariyer ise ekolojik tahribatların bazen çok uzun vadeli olabilmeleri, bunun da harekete geçmeyi gerektiren bir aciliyet olmadığı hissi uyandırması. Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorununu hatırlayalım: 1980’li yıllardan bu yana Marmara’ya yapılan derin deşarjla ilgili biliminsanları uyarıda bulunuyordu ancak birçok kişi 2021 yazında bir anda ortaya çıkan müsilaj görüntüsünü muhtemelen hayal bile edemezdi.
Son olarak, daha çok iklim krizi haberleriyle ilgili vurgulamamız gereken ‘yerelleştirme’ problemi var. İklim krizinin yol açtığı ya da derinleştirdiği etkileri sadece uzak coğrafyaların problemi olarak düşünmek, okurlarda iklim krizinin kendilerini pek de ilgilendirmediği yanılgısına neden oluyor. Bağ kuramadığınız konularda bir farklılık yaratacağınızı düşünmezsiniz. Dolayısıyla çözüm odaklı ve hak temelli yaklaşımla ele alınmış ekoloji haberleri okurun zihnindeki bu bariyerleri aşabilmesine katkı sağlarken, olaylarla bağ kurabilmelerine, harekete geçmek için nedenler görebilmelerine de imkân tanıyor.
Peki, çözüm odaklı ve hak temelli bir yaklaşımı ekoloji haberlerinde nasıl uygulayabiliriz?
> “Sorunlar bağırırken, çözümler fısıldar”. Sesi duyulmayan hikâyeleri öne çıkarabilmek, haberin temel sorularından ‘Nasıl’ı haber üretiminde bol bol sormaktan geçiyor. Örneğin nitelikli çözüm hikâyelerine haberlerinizde daha fazla yer verin, nasıl başarıldı, nasıl uyarlanabilir, nasıl örnek alınabilir gibi soruların yanıtlarını araştırın. Gezegen24’te yayınlanan ve Türkiye’den önce müsilaj sorununu yaşayan İtalya’nın bu konudaki tecrübelerine yer veren “İtalya’da müsilaj temizlenmedi, sebepleri ortadan kaldırıldı” başlıklı haber çözüm haberciliğine iyi bir örnek. Teyit’te yayınlanan, müsilajı iklim değişikliği eylem planı hazırlanması için önemli bir işaret olarak nitelendirerek sorundan doğru çıkış yolunu arayan “Bir sonuç olarak müsilaj: İklim değişikliği eylem planı için fırsat olabilir mi?” başlıklı dosya da yaz boyu “Marmara öldü” başlıklarıyla gördüğümüz moral bozucu müsilaj haberlerinden sıyrılan, nitelikli bir çözüm haberciliği örneği.
> Çözümlerden bahsetmek sonsuz bir iyimserlik anlamına gelmiyor, ekoloji haberlerinin birçoğunda durum gerçekten umutsuz görünebilir. Örneğin Batı Karadeniz’de 2021 yazı sonunda yaşadığımız sel felaketinde 80’in üzerinde can kaybı oldu. Bu gibi olaylarda yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda durum ele alınırken felaketlerin sıklıkla doğal oldukları, onları önlemenin mümkün olmadığı, yaşanan yıkıma razı gelinmesi gerektiği ama yaraların sarılacağı gibi bir dizi tanıdık söylem vardır. Ancak doğal felaketlerin etkisini derinleştiren altyapı sorunlarına, yanlış kentleşme politikalarına değinmek, bir daha benzerlerini yaşamamak için yapılabilecekleri sorgulamak, mümkünse daha önce meydana gelen benzer olaylardan çıkarılan dersleri hatırlatmak bu haberlerin niteliğini değiştirecektir. BBC Türkçe’de yayınlanan “Avrupa’daki sel felaketi: Almanya’daki trajediden alınan dersler” başlıklı haberde tam olarak bu amaçlanıyor.
> Her koşula uyan sihirli çözümler ya da mutlak tek bir doğru bulunmuyor. Her bölgenin kendine özgü farklılıklarını da hesaba katmalı. Yenilenebilir enerjilerden söz ederken güneş enerjisinden yararlanabilen güney kentleriyle, yılın büyük çoğunluğunda yağmur alan Karadeniz Bölgesi’ni karşılaştırmak ve aynı çözümlerden bahsetmek yerinde olmayabilir.
> Ekolojik tahribatların rehabilitasyonu zaman alır. Mutlak sonuçlardan bahsedemesek de süreç içindeki iyileşmelere yer verebiliriz. 2021 yazında Türkiye’nin güney kıyılarında çıkan orman yangınlarının ardından yanan bölgelerde yeniden filizlenen bitkilere dair fotoğrafların nasıl yankı uyandırdığını hatırlayalım. Yaşanan felaketin ardından ormanların nasıl yeniden yeşereceğini araştırarak yapılması gerekenlere işaret etmek de çözüm haberciliğine örnektir.
İnsan hikâyelerine yer verirken aynı zamanda bu hikâyeleri güçlendirecek verilerden de yararlanmamız gerekiyor. Hikâyelerde yaban hayatına, gıdaya, halk sağlığına, doğal güzelliklere atıfta bulunmak, kısaca insanların biraz olsun bağ kurabilecekleri kavramlarla ilişkilendirebilmek okurun o habere yaklaşımını değiştiriyor. Ancak haberin niteliğini ve güvenilirliğini arttırmak için bu hikâyeleri somut verilerle, araştırmalarla, bilimsel çalışmalarla ya da uzman görüşleriyle destekleyebilmeliyiz de. Burada gazetecinin üzerine düşen tüm bunlar arasında bir denge sağlayabilmek.