Söyleşinin alt türleri gazetecilik kitaplarında farklı kategorilere ayrılıyor. Bunun sebebi, bu alt türlerin çoğu zaman keskin bir şekilde birbirinden ayrılmayan ve bunun sonucunda iç içe geçen icraları. Burada söyleşi türleri, gazetecilikteki önemleri göz önüne alınarak dört başlık altında incelenecek: Vox pop, demeç gazeteciliği, görsel/işitsel ve yazılı söyleşiler. Çeşitleri arasında mekân ve koşullar farklılaşsa da söyleşi türünün temelini oluşturan gazetecinin seçtiği konuklara soru yöneltmesi niteliği sabit kalıyor.
Vox pop
Kelime anlamı “halkın sesi” olan vox pop tabiri, yazılı, işitsel, ancak daha çok görsel medya için hazırlanan sokak anketlerine denk düşüyor. Gazeteci, kamusal alanlarda seçtiği insanlara bir gündem konusuna dair tek ve basit bir soru yöneltiyor, ardından alınan gayri resmi yanıtların kayıtları kısaltılarak peş peşe yayımlanıyor. Verilen yanıtların farklı görüşleri yansıtması ve ilginç olmaları koşullarıyla vox pop’lar haberin tüketicisini eğlendirme yoluyla bağlayabiliyor.
Vox pop yöntemiyle hedeflenen, o haberin tüketicisine seçilen temsiller üzerinden insanların genelinin konu hakkında ne düşündüklerine dair ipucu vermek, farklı görüşleri sunmak. Ancak bu hedefin maddi olarak sınırlarının yanı sıra vox pop daha çok medya kurumları tarafından hızlı ve ucuz bir dolgu haber üretme aracı olarak kullanılıyor. Buna rağmen, bu türde az da olsa zaman harcayan bir gazeteci, insanlarla hızla ilişki kurma, bu ilişkiyi yönetme ve gelen yanıtların editörler ve izleyiciler için ilgi çekiciliğini o esnada tartma konusunda deneyim kazanıyor.
Demeç gazeteciliği: Kısa telefon söyleşileri ve basın açıklamaları
Gazetecinin belirli bir konu etrafındaki sınırlı sayıdaki sorularını bir hedefe yönlendirmesiyle gerçekleşen demeç gazeteciliği, basın açıklamaları esnasında/ertesinde veya telefon gibi seri iletişimi sağlayan araçlarla yapılıyor. Her demeç gazeteciliği ürünü söyleşi formunda yayımlanmasa da yayımlanan örneklerinin geneli söyleşi alt türlerinde görülüyor.
Telefonun araç olduğu durumlarda, gündemdeki bir konu için söyleyeceklerinin haber niteliği taşıdığı düşünülen bir isim veya isimler aranarak sorularla konuya dair görüşü/görüşleri alınıyor ve yayın organı bu bütünü yayımlıyor. Bu, derin bir içerik veya araştırmanın ürünü olmaktan ziyade, gazetecinin hâlihazırda gündemde olan bir konuya dair kamuoyunun ilgisini ve kendisini mesleki olarak sıcak tutmasına yarıyor. Bu türü iyi şekilde icra edebilmek için en önemli ihtiyaç iyi bir telefon rehberi, ikincisi birikim. Gündem konusunun çıkış hızına yetişebilmek ve farklı bir açı sağlayabilmek için hem kime ulaşmanın faydalı olacağını kestirebilmek hem de o kişinin numarasının el altında olması, en azından elin çok uzağında olmaması gerekiyor.
Basın açıklaması esnasında veya ertesinde de gazeteci, bu açıklamanın merkezinde olan kişiye sorularını iletmeye çalışır. Örneğin yurt dışı seyahati öncesinde açıklama yapan bir siyasetçi, araştırma raporlarını açıklayan akademisyenler veya dizisi yayımlanacak bir oyuncunun merkezinde olabileceği bu durumlarda, gazeteci ya meslektaşlarının önünde söz alarak ya da ertesinde meslektaşlarının duyma ihtimalinin daha düşük olduğu anlar yaratarak merkezdeki isimden kendisine özel alıntılar edinmeye çalışır.
Bu tür, hem bahsi geçen merkeze odak niteliği hem de görece zahmetsizliğiyle gazeteciyi tembelleştirmesi nedeniyle eleştiriliyor. Gazeteci Ümit Kıvanç, bir adım daha öteye giderek demeç gazeteciliğinin gazeteciyi bozmasının kaçınılmaz olduğunu savunuyor:
“[Demeç gazeteciliği] gazeteciyi siyasetçiden, yöneticiden, her alanın iktidar sahiplerinden ‘laf koparma’yı haber sayma çarpıklığını yerleştirdiği için, gazeteciyi güçlülerin, iktidar sahiplerinin yakınında bulunmaya sevk ediyor, öncelikle. (…) Güç sahibinin yakınında bulunabilmenin elbette bedeli var. Gazeteci bu bedeli ödüyor, çoğu zaman bağımsızlığından vazgeçiyor ki, o koparılacak lafları herkesten önce işitebilsin.”1
Görsel ve işitsel söyleşiler
Rağbet gören talk-şovların da içine girebileceği bir kategori olsa da gazeteciler tarafından kamuyu eğlendirmek değil, bilgilendirmek için icra edilenlerle sınırlı tutulduğunda, bu türün Türkiye’deki en iyi örneklerinden biri 1985’te TRT’de yayınlanmaya başlayan Mehmet Ali Birand’ın sunduğu 32. Gün’dür. Önemli bir ekol yaratsa da gazeteciliğin önüne geçen maddi kaygılarla bu programın değeri zamanla azalırken2 dünyadaki iyi örneği BBC’de yayınlanan Hardtalk programı, kurumsallaşarak kendisini korudu. 25 dakika süren bu birebir görüşmeler için programın uzun yıllar sunucularından olan Stephan Sucker, araştırmacılarla üç gün boyunca yoğun bir hazırlık yaptıklarını ve söyleşiye “ağır silahlı” girdiğini söylüyor.3 Söyleşi alt türlerinin, Sucker’ın vurguladığı hazırlık veya prensipleri gibi ortak noktaları aynı olsa da farkları da türü önemli ölçüde şekillendiriyor.
Yazılı söyleşilerin aksine televizyon, radyo, Periscope, podcast ve benzeri araçlarla gözü ve/veya kulağı hedef alan yayınlar, çoğu zaman ya canlı olarak ya da sınırlı müdahalelerle yayınlanıyor. Zaman baskısının ve doğal akışın damgasını vurduğu bu türde gazeteci, kendisine dayatılan bu sınırlar içinde konuğundan olabildiğince basit ve çarpıcı yanıtlar alarak, bunları izleyici/dinleyiciye aktarmaya çabalıyor. Yazılı söyleşilere kıyasla görsel ve işitsel söyleşilerde gazetecinin elindeki malzemeyi yayından önce elden geçirme imkânı sınırlı. Ayrıca, sorunlu olabilecek soruların olduğu gibi aktarılması,4 bu türde ürün çıkaran gazetecileri daha çok diken üstünde tutuyor ve ana odaklardan birini zevahiri korumak oluşturuyor. Bunun için söyleşi esnasında paylaşılacak alıntı ve rakamları birden fazla kere kontrol etmek, akışı önemli ölçüde planlamak ve yayında çıkabilecek sürprizlere karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Söyleşiyi yapan gazetecinin sorularını kısa ve net bir şekilde sorması, söyleşi konuğu konudan saptıkça onu dolaylı ve dolaysız yollarla geri çağırması, özellikle birebir görüşmelerde soru cevap alışverişlerinde seyirciyi içine alacak bir yoğunluğu yakalaması bekleniyor. Bu idealin önündeki engellerden biri konuğun “evet” ve “hayır”lı yanıtlarda sıkışması. Konuk tecrübesiz ise ve gerginlik belirtileri veriyorsa gazetecinin yayın öncesinde konuğuyla konuşması ve konuğun kameraya dair kaygılarını azaltması gerekir. Söyleşiye tanık olan izleyici/dinleyicilerin aklından geçen soruları ve daha fazlasını o esnada sormak gerektiğinden gazeteci, konuğu pür dikkat dinlemelidir.
Televizyon söyleşilerinin bir başka özelliği, daha fazla insana ulaşması nedeniyle türdeşlerine kıyasla daha etkileyici olsa da maddi kaygıların da en ağır bastığı tür olarak öne çıkması. Kanal yönetimi isteklerinde dayatıcı olabilirken, otoriterleşen rejimlerde siyasi müdahalelerin hedefine de daha hızlı yerleşebiliyor. Bu nedenle televizyon söyleşilerinin içeriği kadar kurgulanma biçimleri de ülkenin gündemine dair işaretler barındırıyor.
Yazılı söyleşi
Söyleşi yapanın “söyleşici” olarak anıldığı yegâne alan yazılı söyleşiler. Söyleşicinin konukla çoğu zaman yüz yüze buluşarak basılı veya internet gazete ve dergileri için hazırladığı söyleşiler, ses kaydının dökümüne karşılık gelen farklı uzunluklarda, söyleşicinin ve editörün düzenlenmesinden geçerek yayımlanır. Görsel ve işitsel basındaki zaman baskısına karşı burada karakter sayısı sınırı kendini gösterir. Yayın yönetmeninin ve editörün kendisine beyan ettiği sınırlar içinde hareket etme zorunluluğu olan söyleşici, gerek bu sınırlama çerçevesinde gerekse okuyucunun ilgisini tekrarlarla kaybetme ihtimaline karşı metne müdahalelerde bulunur.
Radyo ve televizyon benzeri araçlardakinin aksine, yazılı söyleşileri tüketirken okuyucunun başka bir işle uğraşması ve dikkati dağıldığında geri dönmesi zordur. Yazı formatı, okuyucunun tüm ilgisini talep eder ve metnin içinde gidip gelebilmesi tutarsızlıkları daha net teşhis edebilmesini sağlar. Bu sebepler, bir yandan bu türe talebi azaltır, bir yandan da söyleşinin üç ayağından biri olan haber tüketicisinin pasifliğini televizyon ve radyoya kıyasla bir nebze azaltır. Yazı formunun getirdikleri söyleşiciyi de etkiler. Yazılı metnin bütünlüğü, söyleşiciyi konuşma esnasında açığa çıkan tutarsızlıklara atıfta bulunmaya iter. Böylece dinlemek, gazetecinin yine kaçınılmaz görevi olur. P24 Akademi için hazırlanan bu eğitim modülünün devamında yazılı basın için geçerli olan teknik detaylara yer veriliyor olsa da bölümlerin çoğu burada sayılan tüm söyleşi alt türlerini ilgilendiriyor.