Görsel ve işitsel medyada, söyleşi sona erince gazetecinin işi biter. Ancak yazılı medyada sürecin en sıkıcı kısmı o zaman başlar.
Önce ses kayıt cihazlarından bilgisayara aktarılan dosyalar deşifre edilir. Konuşma sesini yazılı metne döken uygulamalar henüz Türkçe için iyi bir performans sergileyemediğinden kaydın dökümü hâlâ el işi bir çaba gerektiriyor. İmkânı olan mecralarda çalışan söyleşiciler, kayıtları dış kaynak kullanarak veya ücretsiz çalıştırılan stajyerlere yığarak çözdürüyor. Bunu mali sınırlar yüzünden yapamayan veya yapmak istemeyen söyleşiciler, bilgisayarlarına Express Scribe veya benzeri bir deşifre programı indirip bu bezdirici süreci kendileri için kolaylaştırabilir.
Ses kaydında kendini tanımak
Kaydı dinleyen söyleşici, sadece konuğun ifadelerini bir kez daha dinleme değil, kendisini de duyma şansı elde eder. Soruları nasıl yönelttiğini analiz eden bir söyleşici, kendisini geliştirmek için bu fırsattan yararlanabilir. Bunun yanı sıra, söyleşinin örneğin bir saatinin ifade fazlalıkları atıldıktan sonra metinde ortalama kaç vuruşa denk geldiğini görmek, söyleşicinin bir sonraki söyleşisinin süresini de buna göre ayarlamasını sağlar. Zira, gazetede bir saatlik konuşmaya ancak yer açılmışken o söyleşiyi üç saat yapmak ve iki saati ayıklamak hem söyleşi konuğuna haksızlık hem de gazeteci için harcanacak daha fazla vakit demek.
Editing ve flu sınırları
Gazeteci, yayın ertesinde çıkabilecek sorunları göz önünde bulundurarak, ses kayıt dosyalarının ve deşifre ardından açığa çıkan henüz işlenmemiş yazılı dökümün birer kopyalarını dijital olarak muhafaza etmeli. Bu kopyalamanın ardından söyleşici, gazetesinin kendisine verdiği vuruş sınırına göre metnin üzerinden geçer. Sorulardakiler dahil tekrarları silmek ve konuşma dilini olabildiğince az müdahaleyle yazı diline çevirmek bu sürecin kaçınılmazları çünkü konuşurken başvurulan “şey” gibi pek çok ifade metne döküldüğünde sadece kalabalık yaratır. Dahası, okuyucuya özensiz bir metin izlenimi verir. Bu sebeplerle, deşifre metni söyleşi konuğunun ifadelerinin içeriğine dokunulmadan toparlanmalı.
Söyleşicinin deşifre metnine ne raddeye kadar müdahale edebileceğine dair gazetecilerin üzerinde ortaklaştıkları bir karar yok. Kimi söyleşiciler metni aynen yayımlamayı tercih ederken kimi deşifrenin fazlasını alıyor, kimi buna ek olarak bir soru ve o sorunun cevabını ya da belli bir konunun tartışıldığı bölümün metin içindeki yerini değiştirebiliyor. Burada kriter söyleşicinin gerçekle ne kadar oynadığı ve söylenenlerin içeriğine dokunup dokunmadığı.
Cevapların çarpıtılmaması, söyleşiyi verenin yanıtları okurken kendinden memnun kalmasa da o cümleleri kendisinin söylediğini düşünmesi beklenir.
Akış için yapılan kimi müdahaleler göz ardı edilebilirken, söz konusu müdahaleler içeriğe dokununca ve/veya konuk böyle düşününce problem açığa çıkar. İkinci ihtimal için gazetecinin aklında tutması gereken ses kaydında ne olduğu. Zira, söyleşi metninin gerçeği yansıtmadığı suçlamasının yapılması durumunda gazetecinin zemini söyleşinin ses kaydı oluyor ve editleme tercihleri bu kayıt üzerinden değerlendirmeye alınıyor. Bu noktada bir krizin çıkmasına dair daha detaylı bir bakış “Yayın sonrası” bölümünde mevcut.
Doğruluk kontrolü
Söyleşi esnasında söyleşicinin sorduğu sorularda ve konuğun verdiği yanıtlarda yer alan olguların gerçeği yansıtması beklenir. Sayılar, oranlar, olaylar, mekânlar, zaman ve benzeri pek çok detayın söyleşi yayımlanmadan önce kontrol edilmesi gerekir. Sorunlu paylaşımlar görüldüğünde bilgi değiştirilmeli ve bu değişiklik eğer içeriği etkileyen ölçüdeyse, söyleşinin o bölümünün de bu doğrultuda değiştirilmesi uygun olur. Ufak veya büyük, bu gibi değişikliklerde konuk da uyarılmalı ve ifadelerini aynı doğrultuda değiştirmesi talep edilmeli. Konuğun bunu kabul etmediği veya onayının alınması mümkün olmadığında noktada parantez açarak gerekli düzeltme okuyucuya aktarılmalı.
Ek sorular ve konukla yeniden irtibat
Deşifre esnasında veya kaydın dökümü elden geçirildiğinde söyleşicinin sormayı kaçırdığı sorular açığa çıkabilir. Bu gibi durumlarda konukla yeniden irtibata geçip ek soruları sormak söyleşiyi zayıflatmak yerine güçlendirecektir. Her zaman mümkün olmayan bu ihtimal yakalandığında, söyleşici konuğu uğraştırdığı hissine kapılmak yerine gazetecilik yaptığına ve okuyucuya daha bütünlüklü bir metin ulaştırmak için iki tarafın biraz daha emek harcaması gerektiğine kani olmalı. Bu fikirle, isteksiz olma ihtimali yüksek olan söyleşi vereni de biraz daha yorulmaya ikna etmeyi denemeli.
Yayından önce, söyleşi metninde belirsiz olan noktaları netleştirme talebi de konuğa iletilmeli. Zira, belirsiz demeçlerin başlığa dönüşmesi veya başka bir medya mecrasının o belirsizliği kullanması durumunda söyleşi verenin zor durumda kalacağı akılda tutulmalı. İkircikli ifadelerin nerelere varabileceğine dair öngörüsü deneyimle kuvvetlenecek gazeteci, düzelti veya ek bir soruyla bu durum krize yol açmadan önlemini almalı.
Avukata danışma
Otoriter dönemler, hassas konular veya aşırı ifadelerin konuk veya söyleşici için sıkıntı yaratabileceği düşünüldüğü durumlarda mümkünse, özellikle basın alanında uzmanlaşmış bir avukata danışılması yerinde olur. Bunun otosansür olarak algılanma ihtimali olsa da söyleşicinin ve konuğun olabilecekleri göz önünde bulundurması daha bilinçli adımlar atmalarını sağlar. Danışılabilecek örnekler arasında söyleşideki bir ifadenin esnek kullanılabilen cumhurbaşkanına hakaret suçu kapsamında değerlendirip değerlendirilmeyeceği veya söyleşiye eşlik edecek kanıt niteliği taşıyan bir görselde sunulan vahşetin seviyesinin hukuki uygunluğu sayılabilir.
Sunuş metni
Söyleşi metninden önce okuyucuya yol göstericiliği yapacak bir giriş metni yazılması gerekir. Zira, konuğun ve konunun neden önemli olduğu, bunların arka planları, okuyucunun metni okuması durumunda ne tür bir bilgi edineceği gösterilmeli. Söyleşinin yıllar sonra okunacağı da göz önünde bulundurarak söyleşici, bu metinde konu ve konuk tercihini mümkün mertebe tarihsel olarak da konumlandırmalı.
Son dokunuşlar
Azınlıkta kalan bazı söyleşiciler nihai şekli verilmiş söyleşi metnini yayından önce söyleşi konuğuna yollamayı tercih eder. Kimi zaman konuğa metne müdahale olasılığı tanımadan yapılan bu gönderimle, konuğun yayın sonrası bir sürprize maruz kalmaması amaçlanır. Kimi zamansa konuğa kendisini daha iyi ifade etme imkânı tanınır. Ancak bu yolu seçen bir gazetecinin konuğa müdahalesinin sınırlarına dair belirgin bir şema çizmesi faydalı olacaktır çünkü müdahale bazı soru ve yanıtları çıkarmaya varabilir, hatta metin gazeteciye geri döndüğünde baştan yazılmış bile olabilir.
Bu adımların ardından kimi söyleşiciler metni editöre teslim edip söyleşinin yayımlanmasını beklerken, kimi sürecin geri kalanında editörle birlikte çalışır. Başlık ve ara başlık seçimleri, fotoğraf yerleştirmesi gibi konularda işbirliği içinde bir süreç yürütülebilir. En azından ana başlık belirleme sürecinde, gazetecinin söyleşisinin ne başlıkla çıkacağından haberdar olması faydalı olur. Zira, bağlamından koparılmış ve çarpıtma kokusu veren bir başlığa yayından önce müdahale olası bir krizi önleyecektir.