Günümüzde post-truth, yani “gerçek-ötesi” çağında yaşadığımız söylenir. Bu, kişilerin objektif gerçeklere değer vermektense, kendi gerçeklerini yaratıp onlar üzerine anlatılar inşa ettikleri son derece tehlikeli bir durumdur. Bu çağın en önemli araçlarından biri olan sosyal medya yüzünden hatalı bilginin eskisinden bile hızlı yayıldığı düşünülürse, haberciliğin içine “teyitçilik” diye bir kavramın girmesi ilk etapta hiç de şaşırtıcı gelmeyebilir. Ama düşünülecek olursa, bir yandan da teyitçilik gibi bir kavramın var olma gereksinimi, habercilik için, hele hele bilim haberciliği için çok tuhaf bir çelişki de yaratmaktadır. Zira habercilik, zaten doğru bilgiyi aktarmayı sorumluluk edinen bir meslektir. Haberciliğin teyitçiliğe ihtiyaç duyması, bilimin deneyciliğe ihtiyaç duyması gibidir. Deneyin olmadığı yerde (en azından çoğu durumda) bilimden söz edilemeyeceği gibi, teyitin olmadığı yerde (en azından çoğu durumda) haberden söz edilemez.
İş bilim haberciliğine geldiğinde, teyitçiliğe duyulan ihtiyaç daha da absürt bir hâl alıyor. Zira teyitçilik, yani aktarılan haberin/bilginin doğruluğunu ve isabetliliğini teyit etmek, gerçeği veriler üzerinden ortaya çıkarmak demek. Ama bu, aynı zamanda bilimin de ta kendisi! Bilim, ileri sürülen bir hipotezin doğruluğunu ve isabetliliğini teyit etmek, gerçeği veriler üzerinden ortaya çıkarmak olarak tanımlanabilir. Bu durumda, eğer haberciler ve bilim iletişimcileri işlerini doğru biçimde yapacak olurlarsa, hazırlanan haberlerin teyide muhtaç olmaması gerekir. Bu bakımdan teyitçiliğin yakın geçmişte doğması ve teyitçiliğe olan ihtiyacın her geçen gün artması, daha dürüst bir haberciliğe doğru bir evrim geçirdiğimizi olduğumuzu göstermez; tam tersine, habercilik kültürünün giderek yozlaştığı ve özünden uzaklaştığı tezini savunmakta kullanılabilir.
Elbette teyitçiliğin var olmasının tek nedeni haberciliğin yozlaşması değil, aynı zamanda artık “haber üreten” aktörlerin sayı ve çeşidinin eksponansiyel olarak artmış olmasıdır. Günümüzde beş saniye içinde açılabilecek bir Twitter, Instagram veya WhatsApp hesabıyla milyonlarca kişiye anlık olarak yalan bilgi aktarmak mümkündür. İç denetimi ve özsaygısı olmayan kötücül aktörlerin sayısındaki durdurulamaz artış, teyitçiliğin yükselişine hız katmıştır.
Teyitçiliğin türleri ve sorunları
Günümüzde teyitçilik dört ana başlıkta incelenir:
> İç Teyit: Yayını yapacak olan organ tarafından yapılan teyittir.
> Dış Teyit: Yayın yapacak organdan farklı bir kişi/kurum tarafından yapılan teyittir.
> Ante hoc Teyit: Yayın öncesinde yapılan teyittir.
> Post hoc Teyit: Yayın sonrasında yapılan teyittir.
Görülebileceği gibi iç teyit, haber kaynağının geleneksel olarak yapması beklenen, iç denetim ve öz kontrol mekanizmalarına dayalı teyit türüdür. Ancak teyitçiliğin yükselişine paralel olarak Associated Press veya Washington Post gibi kurumlar kendi iç teyit organlarını halka açarak, teyitçiliğin nasıl yapıldığını gösteren içeriklere yer vermeye başlamıştır.
Haberciliğin dürüstlük ve isabetlilikten hızla uzaklaşmasına bağlı olarak ve yanlış bilgilerin dolaşımı üzerinden şöhret veya gelir elde eden aktörlerin artması dolayısıyla artık “dış teyit” kavramı öne çıkmaya başlamıştır. Ülkemizde teyit.org, Doğruluk Payı, Malumatfuruş ve Evrim Ağacı gibi kurumların tamamen veya kısmen teyitçilik üzerine özelleşiyor olması, bu ihtiyacın boyutlarını ve çeşitliliğini gösteriyor.
Benzer şekilde, teyidin hangi noktada yapıldığı da önemlidir. Aslolan, ante hoc, yani bir haber dolaşıma girmeden önce yapılan teyittir – ve geleneksel olarak habercilik etiğinin temeli de buna dayanır. Fakat az önce yer verdiğimiz sebeplerle artık bu da yeterli kalmamaktadır ve dolayısıyla post hoc teyitçilik daha yaygın ve görünür hâle gelmiştir.
Post hoc teyitçilikle ilgili bir dizi problem bulunmaktadır: Her şeyden önce yapılan çalışmalar, bir sahte haberi çürütme çabasının çok kolay bir şekilde ters tepebildiğini göstermektedir. Yani insanlara bir haberin doğru olmadığını anlatmaya çalıştığınızda, insanların aklında kalan haberin doğrusu değil, ilk etapta sizin düzeltmeye çalıştığınız çarpık ve yanlış formudur. Bunun sebebi, yalan haberlerin genellikle hayal gücüne ve duygulara hitap edecek biçimde geliştirilmesi, gerçeklerinse çoğu zaman daha rasyonel ve sıradan olmasıdır. İnsanlar, kendilerinde duygusal dürtüleri tetikleyen bilgileri çok daha kolay hatırlarlar; soğuk bir mantığa dayalı gerçeklik ise çok daha kolay unutulur. Bu nedenle sırf yalan bir haberi düzeltmek üzere onu tekrar etmek bile, faydadan çok zarara neden olma potansiyeline sahiptir.
Bu, teyitçiliğin gereksiz veya tehlikeli olduğunu savunmak için tek başına yeterli bir sebep değil; ancak geçerli bir sebep olmasından ötürü teyitçiliğin çok dikkatli ve profesyonelce yapılması önem arz ediyor. Örneğin bir teyitçi, sahte haberi tekrar tekrar vurgulamamalıdır. Mümkünse sadece bir kez bahsettikten sonra, o konuyla ilgili gerçeklere çok daha fazla geniş yer ayırmalıdır.
Sahte haberlerle mücadelede bir diğer yöntem de sahte haberleri tamamen görmezden gelen bir sistemdir. Bu yöntemde yalan haberler, gerçek haberler içerisinde boğulmaya çalışılır. Yani çok sayıda kaynak, çok farklı şekillerde bir gerçeği çok farklı şekillerde anlatarak, o konudaki yalan haberlerin satüre olmasını ve halk tarafından kolay kolay erişilememesini hedeflerler. Bu, kolay sürdürülebilir bir yöntem değildir ve kişi/kurumlar arası koordinasyonu gerektirebilir. Ayrıca bir konu hakkında gereğinden fazla açının verilmesi ve gereğinden fazla kanıt sunulması da insanlarda aşırı savunmaya dayalı geri tepme etkisi denen bir etkiye sebep olabiliyor. Hatta bu durum kişilerin sunulan bol miktarda kanıttan ötürü durumdan “işkillenmesine” neden olabiliyor.
Tüm bunlardan anlayacağımız, kaliteli teyitçiliğin çok hassas dengeler üzerine kurulu olduğu. Teyitçiler sadece gerçeği açığa çıkarma güdüsüyle hareket edemezler: Aynı zamanda bir bilim iletişimcisi gibi, kitlelerinin duygularını, eksiklerini ve zaaflarını da gözeterek, onları tam ve doğru biçimde bilgilendirmeyi hedeflemelidirler. Halkın psikolojik tuzaklara düşmesinin önüne geçebilmelidirler.
Yazar teyit listesi
Yazar veya haberciler, dürüst ve doğru haberciliğin ilk durağıdır. Dolayısıyla onların bilgiyi doğru toplamaları ve aktarmaları, kaliteli bilim iletişiminin birinci koşulu. Aşağıda, bir yazar olarak bir içeriği yayına almadan önce kontrol edebileceğiniz önemli başlıkların bir listesini bulabilirsiniz. Bu liste tüm detayları içermemekle birlikte, sık yapılan birçok hatayı kapsamasından ötürü bir başlangıç olabilecektir:
> Yazım ve dilbilgisi (İsimler, yerler, vs.)
> Yaşlar (Yayına dek sözü geçenlerin yaşı değişecek mi?)
> Cinsiyetler
> Üstünlük sıfatları (Gerçekten ilk, en büyük, en eski mi?)
> Unvanlar ve kurum bilgileri
> Günler ve tarihler
> Coğrafi lokasyonlar
> Sayılar, istatistikler ve genel matematik
> Yaygın yazım hataları (milyon vs. milyar, ses hızı vs. ışık hızı)
> Söz alıntıları (Kayıtlarla örtüşüyor mu? Kaynak düzgün mü?)
> Linkler (Çalışıyor mu? Doğru yere gidiyor mu?)
> Telefon numaraları (Aktif mi?)
> Görseller ve açıklamaları
> Adil ve dengeli bir ton
Editör teyit listesi
Yazarlar ne yazarsa yazsın ve verdikleri bilgi ne olursa olsun, bir haber kaynağının başarısı, onun kalite kontrolü kadar olacaktır. Burada en önemli aktör, yazıyı yayına alma konusunda son kararı verecek olan editördür. Editörün konudan bihaber olduğu durumlarda o haber kaynağının verimli işlemesi mümkün olmaz. Dolayısıyla her editör, yayına almadan önce kendi yayın organında uygun bir kontrol listesini sıkı sıkıya takip etmelidir. Aşağıdaki liste, bir örnek olması amacıyla verilmiştir ve ihtiyaca göre değiştirilip geliştirilebilir (ayrıca her editör, yazarların listesini de kontrol etmelidir):
> Genel geçer iddialar sağlam kaynaklarla destekleniyor mu? (“Bilim insanlarının dediğine göre…”)
> Var olan bilimsel külliyata zıt düşen bilimsel bulgulara mı odaklanılıyor? Bunlar, doğru bağlamda anlatılıyor mu?
> Hikâyedeki ifadeler ve iddialar sağlam ve tekrar edilebilir kanıtlara dayanıyor mu?
> Hikâyede verilen bilgilerin doğru olmaması halinde okurlar zarar görebilir mi? (Diyet önerileri, ilaçlar, yöntemler, vs.)
> Hikâyede geçerlilik dengesizliği var mı? (İklim değişimi haberinde iklim inkârcılarına iklimbilimciler kadar yer vermek gibi)
> Hikâyede tek bir kaynağa çok fazla dayanılıyor mu? (Tek görgü tanığı, tek uzman, tek araştırma vs.)
> Hikâyede çıkar çatışmaları açıkça ilan ediliyor mu?
> Yazarın teyit listesi editör tarafından da kontrol edildi mi?
Sonuç ve önemli tavsiyeler
Buraya kadar olan kısmı, aşağıdaki önemli tavsiyelerle kapatarak bir sonuca bağlayabiliriz:
- Acele etmeyin!
- Kişileri ve hatta fikirleri değil, veriyi takip edin!
- Araştırmanın güvenilirliğini sorgulayın.
- Veri ve gerçekleri, farklı kaynaklardan doğrulayın.
- Bir araştırmanın sonucunu asla abartmayın.
- İstatistikle yalan söylemeyin.
- Alandaki uzmanlara danışın.
- Orijinal araştırmayı okuyun.
- Açık ve net olun.
- Hikâyenize can verin, o sizin eseriniz!