İddia kontrolü, son yirmi yıldır siyaset alanının internet ortamına tüm aktörleri ve etkileşimiyle adım adım entegre olmasının ortaya çıkardığı bir araştırma/yazım formatı. Siyasi sorumluluk ilkesi ve sivil alanın sağladığı motivasyon, internet ortamında yanlış bilgiyle mücadele girişimlerinin güç kazanmasıyla birleşince bu akım daha da önemli hale geldi. Nitekim etki sahalarının genişliği sebebiyle siyasi aktörler internet ortamında yanlış bilgiyle mücadelede odak noktalarından biri. İddia kontrolünün kademeli olarak yanlış bilgiyle mücadelede açılan cephelerin bir ayağı haline gelmesini sağlayan da bu. Küresel ölçekte, ABD merkezli Uluslararası Doğruluk Kontrolü Ağı’nın (International Fact-Checking Network) yanlış bilgiyle mücadeleyi kurumsallaştırmasının etkisiyle siyasetçilerin iddialarını kontrol eden platformlar ile internet ortamında yanlış bilgiyle mücadele yürüten doğrulama kuruluşları bir araya geldi. Kurumsallaşma çabaları amaçların ve eylemlerin küresel ölçekte ortaklaşmasını ve yöntemlerin standardizasyonunu beraberinde getirdi.
Türkiye’de iddia kontrolüne odaklanmış ilk ve tek girişim 2014 yılında faaliyetlerine başlayan Doğruluk Payı oldu. Doğruluk Payı, Mayıs 2014 ile 2020’nin sonu arasında 11 siyasi parti mensubu siyasetçinin, bürokratın ve meclis dışı aktörün dahil olduğu 1216 iddia kontrolü yayınladı. Bu iddia kontrolleri kapsamında yüzde 40’ı AK Partili, yüzde 34’ü CHP’li, yüzde 8’i MHP’li, yüzde 6’sı HDP’li ve yüzde 3’ü İYİ Partili siyasi aktörlerin iddiaları mercek altına alındı. Bunun sonucunda Doğruluk Payı tarafından analiz edilen iddiaların dörtte birinin tamamıyla yanlış bilgi içerdiği ortaya kondu. Bu iddiaların yüzde 28’lik kısmında ise ilk bakışta tartışmalı olsa da, araştırma sonucunda doğru bilgi içerdiği sonucuna varıldı. Doğruluk Payı’nın analiz ettiği her iki iddiadan birinde ise kısmen yanlış ve bağlamı eksik bilgiler vardı. Bir başka deyişle, Doğruluk Payı’nın radarına girecek kadar internet ortamında gündem olmuş her dört iddianın üçü tamamıyla yanlış veya kısmen yanlış bilgiler içeriyor. Bu da kamuoyunda dolaşıma giren yanlış bilgilerden siyasi aktörlerin ne kadar sorumlu olduklarını görebilmek açısından önemli bir veri. Böylesine bir tablo, özellikle gazeteciler açısından, siyasi aktörlerin açıklamalarının peşinen doğru kabul edilmeksizin bu modülde ayrıntılarıyla yer verilen iddia kontrolü yöntemiyle doğrulanmaya ne denli muhtaç olduğunu gözler önüne seriyor.